TESLİMİYYETİN ADI, KURBAN
Arapça’da "kurbân" kelimesi maddî ve mânevî her türlü yakınlığı ve yakın olmayı ifade eden bir anlama gelmektedir. Özel mana da ise teslimiyeti yani Allah’a yakınlık sağlamak, ibadet (kurbiyyet) kastıyla, belli vakitte belirli cinsten hayvanları kesmeyi ve bu amaçla da kesilen hayvanları ifade eder. Kurban hemen hemen bütün dinlerin ana temalarında kendine yer bulmuş dini bir ritüeldir. Çeşitli dillerde de bu kavramı ifade için kullanılan kelimelerin kök anlamlarına baktığımızda aralarında ortak oldukları birçok yönlerini görmekteyiz. Önceki din ve kültürlerde farklı şekil ve amaçlarla da olsa varlığını sürdüren ve cahiliye toplumunun dinî hayatında önemli bir yeri olan kurban âdeti; İslâm dininde taabbüdî, malî ve sosyal nitelikleri bir arada bulunduran bir ibadet halini almıştır.
İslâmî literatürde ibadet amacıyla kesilen hayvana udhiyye, eti için kesilen hayvana zebîha denilir. Udhiyye diye adlandırılması, hayvanın kurban bayramında kuşluk vakti (duhâ) kesilmekte oluşuyla açıklanır. “İbadet” anlamında kullanılan nesîke, nüsük ve mensek terimleride özelde kurbanı ifade eder. Hac ve umrede kesilen kurbanlar ise genel olarak hedy veya kesilen hayvanın büyükbaş ya da küçükbaş oluşuna göre bedene ve dem şeklinde isimlendirilir. Yeni doğan çocuk için kesilen kurbana da akîka denilmiştir.
Türkçe’de ise kurban kelimesi, kurban bayramında ibadet amacıyla kesilen hayvanı ve bu kesim işlemini ifade etmektedir.
Kur’an’da ayrıntılı olarak geçmemekle birlikte Mâide Sûresi 5/27. âtette Hz. Âdem’in iki oğlunun Allah’a kurban takdim ettiklerinden söz edilir. Ayrıca Hac 22/34. ayette, "Biz her ümmete bir kurban ibâdeti belirledik ki, kendilerine rızık olarak verdiğimiz hayvanları kurban ederken üzerlerine Allah'ın adını ansınlar" buyurularak ilâhî dinlerin hepsinde kurban hükmünün konulduğu haber verilir. Kur’an’da hac ibadeti esnasında kesilecek kurbanlarla ilgili bazı hükümler Bakara Sûresi 2/196; Mâide Sûresi 5/2, 95, 97; Hac Sûresi 22/28, 36, 37; Feth Sûresi 48/25. âyetlerde yer alsa da dolaylı bir işaret olarak Kevser Sûresi 108/2. “Rabbin için namaz kıl, kurban kes” âyeti hariç; hac sûresi dışında kurban ibadetine temas edilmez. İbadetler konusunda takip edilen teşrî‘ siyasetine uygun olarak gerek hac ve umre yapanların gerekse diğer şahısların kurban kesme yükümlülüğü ve diğer kurban türleri hakkındaki hükümler Hz. Peygamber’in, “Kim imkânı olduğu halde kurban kesmezse bizim mescidimize yaklaşmasın.” (Müsned, II, 321; İbn Mâce, “Eḍâḥî 2), “Ey insanlar, her sene her ev halkına kurban kesmek vâciptir” (İbn Mâce, “Eḍâḥî”, 2; Tirmizî, “Eḍâḥî 18) söz ve uygulamalarıyla belirlenmiştir.
Resûl-i Ekrem’in hicretin 2. yılından (M. 624) itibaren kurban bayramlarında kurban kesmeye başlaması, hac ve umre esnasındaki uygulaması ve kurbanla ilgili çeşitli açıklamalarından oluşan zengin hadis rivayeti bu alandaki dinî geleneğin, fıkhî yorum ve değerlendirmelerin ana zeminini teşkil etmiştir.
Kurban ibadetin özünü teşkil eden, asıl onun Allah’ın rızâsını kazanma ve isteğine boyun eğme gayesiyle kesilmiş olmasıdır. Kişi kurban kesmekle Allah’ın emrine boyun eğmiş ve kulluk bilincini koruduğunu canlı bir biçimde ortaya koymuş olur. Kur’an’da kurbanın kan ve etinin değil kesenlerin takvâlarının Allah’a ulaşacağı "Ne onların etleri Allah'a ulaşır, ne de kanları. Sizden Allah'a ulaşacak olan, takvânızdır" Hac Sûresi 22/37. âyetinde belirtilmektedir.
Kurban kulun, Allah’a verdiği nimetlerden dolayı şükürde bulunması anlamı da taşır. Müminler her kurban kesiminde, Hz. İbrâhim ile oğlu İsmâil’in Cenâb-ı Hakk’ın buyruğuna mutlak itaat konusunda verdikleri, başarılı sınavın hâtırasını tazelemiş ve kendilerinin de benzeri bir itaate hazır olduklarını davranışlarıyla göstermiş olurlar.
Kurban toplumda kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu canlı tutar; sosyal adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunur. Zengine malını Allah’ın rızâsı, yardımlaşma ve başkalarıyla paylaşma yolunda harcama zevk ve alışkanlığını verir; onu cimrilik hastalığından, dünya malına tutkunluktan kurtarır. Fakirin de varlıklı kullar aracılığıyla Allah’a şükretmesine, dünya nimetinin yeryüzündeki dağılımı konusunda karamsarlık ve düşmanlıktan kendini kurtarmasına ve kendini toplumunun bir üyesi olarak hissetmesine vesile olur. Kurban ibadetinin yararı sadece sosyal dayanışma ve malî yardıma indirgenemeyeceği gibi her ibadetin öz ve biçim olarak ayrı anlam ve hikmetleri bulunduğu için kurban yerine başka bir ibadetin ikame edilmesi, meselâ kurbanın parasının dağıtılması, fakirlere gıda yardımı yapılması, namaz kılınıp oruç tutulması câiz görülmez.
Bir kimsenin kurban kesmekle yükümlü olabilmesi için müslüman, akıl bâliğ (ergen), mukim ve zengin olması şartları birlikte aranır. Günümüzde kişilerin kurban kesmek için kendi bütçe imkânları çerçevesinde sıkıntı çekmeden kurban ücretini ödeyip ödeyemeyeceğini göz önünde bulundurması ve ona göre karar vermesi gerekir.
Dinen kurban olarak kesilmesi kabul edilmiş hayvan türleri, topluca “en‘âm” adıyla anılan ehlî hayvanlar yani koyun, keçi, sığır, manda ve devedir. Dolayısıyla ancak bu hayvanlar veya türdeşleri kurban olarak kesilebilir. Koyun ve keçi sadece bir kişi için, deve, sığır ve manda ise yedi kişiyi aşmamak üzere ortaklaşa kurban olarak kesilebilir. Koyun ve keçi cinsinden hayvanlar bir yaşını doldurduktan sonra kurban edilebilir. Koyun semizlik ve gösteriş olarak bir yaşındakilere denk olması halinde altı ayını tamamladıktan sonra da kurban olarak kesilebilir. Sığır ve manda cinsinden hayvanlar iki yaşını, deve ise beş yaşını doldurduktan sonra kurban edilebilir. Kurban sahibinin kesim esnasında orada hazır bulunması müstehaptır. Hayvan yere yatırılırken, “Yüzümü gökleri ve yeri yaratan Allah’a, O’nun birliğine inanarak çevirdim. Ben müşriklerden değilim” (el-En‘âm 6/79); “Benim namazım, ibadetim (kurbanım), hayatım ve ölümüm hep âlemlerin rabbi olan Allah içindir. O’nun ortağı yoktur. Bana böyle emrolundu ve ben Allah’a teslim olanların ilkiyim” (el-En‘âm 6/162-163) meâlindeki âyetleri okur ve kabulü için Allah’a dua eder. Daha sonra da tekbir ve tehlîl getirir. Kurban sırf Allah rızâsını kazanmak için kesildiğinden etinin satılması câiz olmadığı gibi derisi, yünü, bağırsakları, kemikleri, iç yağı gibi eti dışında kalan parçalarının da sahibine gelir temin etmek amacıyla para ile satılması câiz değildir. Eğer kurban ücretle kestirilmişse kesim ücreti kurbanın eti veya derisiyle veya bunların parasıyla ödenmez.
Kesim işlemi tamamlandıktan sonra çevre temizliğinin iyice yapılması, hayvanın artan parçalarının toprağa derince gömülmesi, mümkün olduğu ölçüde dışarıda hiçbir parçasının bırakılmaması gerekir. Bu husus, kurbanlık hayvana ve kurban ibadetine karşı gösterilecek saygının bir gereği olduğu gibi özellikle büyük şehirlerde ve kalabalık yerleşim birimlerinde sağlık kuralları, çevre temizliği ve insan haklarını gözetme açısından da son derece önemlidir.