MELEK GİBİ BİR ANNEDEN: “SEVDAYI YAŞAMAK”

13 May 2022 Röportajlar 519
HAZIRLAYAN: Keziban ÖZCAN/Türkçe Eğitim Bilim Uzmanı/Yazar
RÖPORTAJ: GÜLİZAR AKDAĞ

 

Sevda Akdağ, Sevda’mız… Goethe’nin “Yaşamak, kendi kendini adam etmektir. Zekâ ve bilgiyi kullanarak etinden kemiğinden kendi heykelini yapmaktır.” Sözünün somut örneği… Sevda’nın sözleri kulaklarımızda çınlamıyor olabilir, adımlarını görmüyor olabiliriz ama sözcükleri parmaklarının sırtında kanat olup uçuyor, bizlerden bu uçuşa tanıklık etmemizi istiyor, hem değil kelebek olmak, gökyüzü de olmak isteyebilir? Kim ne diyebilir ki?

 

Gülizar Akdağ ve Zekeriya Akdağ, Sevda’mızın anne ve babası, iki koca yürekli insan… İki dağ, iki dayanak… Sevda’nın deyimiyle yaşam takvimlerindeki her güne Sevda’nın adını veren, saatlerini gece-gündüz ona ayarlayan iki güzel insan. Mayıs ayı hem Anneler Günü’nü hem de Engelliler Haftası’nı kapsadığı için istedik ki bu sayımızda tematik bir röportaj ile biz de hem anneler gününü kutlayalım hem de serebral palsi hastası, yazar Sevda Akdağ’ın yaşam öyküsünün baş mimarı sevgili annesi Gülizar Akdağ’dan Sevda’yı dinleyelim…

 

Gülizar anne bize öncelikle kendinizi ve Sevda’yı tanıtır mısınız?

Ben Gülizar Akdağ Şehit Yakup Akdağ’ın ve özel kızımız Sevda Akdağ’ın annesiyim. Tokat’ta eşim Zekeriya Hasan Akdağ ve engelli kızım Sevda Akdağ ile yaşıyorum. Kızım, 8 Mart 1995’te Tokat’ta dünyaya geldi. Sevda, kendi başına zihinsel faaliyetler dışında hiçbir şey yapamıyor. Konuşamıyor, yürüyemiyor ve ellerini aktif kullanamıyor. Bunları engel olarak görmeyerek, sevgi ile ördüğümüz yuvamızda çocuklarım ile kurduğum yaşam dolu bir dünyam vardı. Ancak ilk çocuğum olan Şehit Yakup Akdağ görev başında 24 Temmuz 2017 yılında şehadet şerbetini içti. O sıralar çok zor zamanlar geçirdik.

 

Gülizar anne o zor zamanlarda seni ayakta tutan neydi?

Şehidimin emanetleri: Gelin kızım Serap, torunum Alptuğ ve ikinci çocuğum bedensel engelli Sevda için yaşama daha çok tutunmam gerektiğini biliyordum. Ve bu beni ayakta tuttu. Yaşama daha da bağlanmama sebep oldu.

 

Gülizar anne Sevda’mızın bedensel bir problemi olduğunu ilk ne zaman anladınız?

Sevda’mız doğduktan 4 ay sonra gelişiminde yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu fark edip doktora götürdüm. Tokat’ta teşhis konulamayınca biz de şartlarımızı zorlayarak Ankara’ya gittik. Ankara’da da bir sonuç alamadık. Bunun üzerine çok zor şartlarda Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesine götürdük kızımızı. Bize, Sevda’mızın anne karnında ya da doğum esnasında anlatım hücrelerinin zarar gördüğü ve yüzde 80 bedensel engelli olduğu söylendi. Bir diğer ifadeyle serebral palsi hastasıydı kızım. Doktorumuz bu hastalığa bir umut;  sevgi ve fizik tedavinin iyi gelebileceğini söyledi. Ancak Tokat’ta kızımın fizik tedavi alabileceği bir kurum yoktu. 4 yıl boyunca Samsun’daki doktorumuz fizik tedavi hareketlerini nasıl yapacağımızı bize gösterdi, doktorumuzdan öğrendiklerimizle tedavi sürecini evimizde kendimiz yürüttük.

 

Sevda profesyonel fizik tedavi imkânı bulabildi mi peki?

Geçmiş yıllarda engelliler ile ilgili hem bakış açısı hem de imkânlar maalesef günümüzdeki gibi değildi. Sevda’ya teşhis konulduktan sonra nihayet beşinci yılımızda Tokat’ta fizik tedavi imkânı bulabildik. O zamandan beri Sevda düzenli olarak fizik tedavi görüyor. İyileşme kaydediyor.

 

Sevda’nın eğitim hayatına da çok önem verdiğinizi biliyoruz. Peki, Sevda okul hayatına nasıl başladı?

Fizik tedavi görse bile Sevda’mız ağır engelli sayıldığı için okula başlayamadı. Kızım ağır bedensel engelli olabilirdi ama zihinsel olarak bir engelinin olmadığını biliyordum. Çok yakın çevrem de olmak üzere kimse beni ve duygularımı anlamıyordu. Biricik kızım hareket edemiyor, konuşamıyor diye onu yok sayıyorlardı. Ama ben onun annesiydim ona ve onun her şeyi öğrenebileceğine olan inancımı hiç kaybetmedim. Rehberlik araştırma merkezinden evde eğitim için rapor almaya çalıştım ancak bu çabam da sonuçsuz kaldı. Bunun üzerine kızıma kendi bildiğim kadarıyla eski fişleri kullanarak harfleri, heceleri, cümleleri öğrettim. Sevda’m çabalarıma karşılık vermeye başlayınca tekrar rehberlik araştırma merkezine başvurdum ve Sevda, evde eğitim almaya başladı. Kızım, o kadar istekliydi ki yazamasa da okuyabiliyordu. Sadece okumakla kalmadı ilkokulu, ortaokulu, liseyi  hiç okula gitmeden 6 yıl gibi kısa bir sürede bitirdi. Şu anda Anadolu Üniversitesi Engelli Bakım ve Rehabilitasyon Bölümü 1. sınıf öğrencisi. Aynı zamanda EKPSS sınavına hazırlanıyor.

 

Bize Sevda’yı nasıl tanımlarsınız?

Sevda’m, yaşam sevinci ile dolu azimli ve çevresine fayda sağlamak isteyen duyarlı bir çocuk. Sizin de bildiğiniz gibi yaşam mücadelesi örnek olsun diye yaşam öyküsünü el parmaklarının sırtı ile yazdı.  Yazdıkları “Sevda'yı Yaşamak” adı ile Tokat’taki devlet büyüklerimizin desteğiyle 2020 yılında kitaplaştı. Daha sonra sizin önerinizle Engelsiz Edebiyat Atölyesi ile bir kitapta daha yer aldı. Kızım bunların hepsini içindeki yaşam sevgisi ve azmi ile 6 yıl içinde yaptı. Kızımın daha yürüyeceği çok güzel yollar olduğuna inanıyorum.

 

Bizler de ona inanıyor, onun yaşam tutkusundan besleniyoruz. Bazen etrafındakiler Sevda’ya ve size destek oluyor gibi görünse de aslında Sevda’mız ve siz, insanlara ilham oluyorsunuz.

 

Gülizar anne, Sevda şimdi neler yapıyor? Biraz da Sevda’nın geleceğe dönük hayallerinden ve şimdi aldığı tedavilerden bahsedelim.

 

2021 yılının son ayları itibariyle fizik tedavide Sevda’ma yeni bir kapı açıldı. Hem genel fizik tedavi hem de ellerini kullanabilmesi için uygulanan ergoterapi seansları ona çok iyi geldi. Kızımın kalem tutacağı günleri umut ile bekliyoruz. Sevda’m bir yandan tedavilerini görüp bir yandan da eğitim hayatına devam ederken sosyal yaşamın içinde de var olmayı başardı. İlk başlarda herkes Sevda’ya farklı baksa da o her zaman normal bir bireydi, hâlâ da öyle… Çocukluğundan bu yana kızımı, ona uygun olan her yere götürdüm. Otobüs ile yolculuk da yapıyoruz, kafe ve restoranlarda arkadaşlarımızla da buluşuyor,  tatile, pikniğe de gidiyoruz. Fizik tedavisine devam ettiği rehabilitasyon merkezinin düzenlemiş olduğu dans gruplarına katılıyor orada beraber dans ediyoruz ve mutlaka abisini ziyaret ediyoruz. Şehit ve gazi aileleri ile bir araya geldiğimizde asker ağabeyleri ile sohbet ediyor Sevda’m. Kısacası Sevda’m yaşamın her alanında var olma mücadelesine devam ediyor. Bu mücadelede çok güzel insanlarla yolumuz kesişti. Bu vesile ile hepsine sonsuz teşekkür ediyorum.

 

Sevda’mız şimdi üniversite 1. sınıfa başarı ile devam ediyor. Daha önce de bahsettiğim gibi EKPSS’ye hazırlanıyor. Sınavı kazanıp, bir yandan memurluk yapmak bir yandan da diyetisyenlik bölümüne geçiş yapmak istiyor. Sevda, kendi yaşamını zenginleştirmek isterken aynı zamanda engelli arkadaşları için de bir şeyler yapmak istiyor. Bildiğiniz gibi genellikle engellilerin fazla kilo vb. sorunları oluyor. Bu yüzden özellikle engelliler için diyetisyenlik bölümü açılmasını istiyor. Bu şekilde onlara faydalı olacağına inanıyor.

 

Öncelikle şimdiden “Anneler Günü”nüz kutlu olsun. Anneler Günü ile ilgili bize neler söylemek istersiniz?

2017 yılında Tokat’ta yılın annesi seçilmiştim. Ancak bu sevincim kısa sürdü. Ödülden iki ay sonra oğlum Jandarma Astsubay Üstçavuş Yakup Akdağ, Siirt'te teröristlerin saldırısı sonucu şehit oldu. Anneler Günü benim için hüzünlü geçiyor. Büyük eksiğim var. Bir yandan da şanslıyım, iki tane ödüllü evladım var. Ödül sonrasında oğlum: "Ben de seni tüm Türkiye'ye tanıtacağım anne." demişti. Aradan 2 ay geçmeden beni Türkiye'ye tanıttı. Hüznüm, eksikliğim çok fazla ama bir o kadar da gururum var. Gururlu bir anne olarak beni geride bıraktı.

 

“Anneler Günü” gelince hüzünleniyorum ama bir yandan da seviniyorum, tüm Türkiye'nin annesiyim. Benim yavrum beni o şekilde bıraktı. Yavrumun eksikliğini hiçbir şey dolduramaz. Zaten annelik hiçbir zaman bitmeyen bir yolculuk. Oğlumun hatıralarını koruyarak, ona dua ederek ve onun da çok sevdiği kardeşi Sevda’yı hiçbir şeyden alıkoymadan yaşamımıza devam ederek ona karşı görevimi yaptığımı düşünüyorum.

 

Gülizar anne biliyoruz ki hem çalışıyor hem de Sevda ile ilgileniyorsunuz. Sizin için zor olmuyor mu?

Sevda’m bebekliğinden bu yana çok uyumlu bir çocuk. Her şeyi sebepleri ile anlatırım ona, o da anlayışla karşılar. İşe gitmeden evvel fiziki ihtiyaçlarını karşılar öyle çıkarım. O da ders çalışır, telefonu ile yazı yazar. Herhangi bir durum olursa haber verir. Elbette bu seviyeye gelmemiz kolay olmadı. Şimdi de biz yokken bir bardak su bile alıp içemiyor ancak hayatımızı bu şekilde yaşamaya alıştık, zaten gerçek anlamda yaşamak için başka da şansımız yok!

 

Son olarak bize ne söylemek istersiniz?

Sevda yaşam dolu, hayalperest bir insan. Sevda’yı günler boyu anlatabilirim ama kısaca söylemek isterim ki Sevda anlatılmaz yaşanır. Bildiğiniz gibi bu yüzden kitabının ismini de “Sevda’yı Yaşamak” koyduk. Son olarak da söylemek isterim ki; dünyada hiçbir şey insanların umudunun tükenmesinden daha acı değildir. Hayatımızın her aşamasında yılmadan, usanmadan geleceğe göz kırpmalıyız. Yarına bugünden başlayarak çalışmalıyız ki çocuklarımızın da umutları sönmesin. Hiçbir engel yaşamak için engel değildir.

 

En büyük engel sevgisizliktir. Engelleri sevgiyle aşmalıyız. 10-16 Mayıs Engelliler Haftası Kutlu Olsun.

 

İnstagram: @akdagsevda060

Youtube: Sevda Akdağ

Kitap siparişi için: www.trendyol.com